27 Ekim 2011 Perşembe

Bir Kürt Kızının Öyküsü



Ben Kürt değilim. Ama çok sevdiğim iki tane kuzenim Kürt. Bugün bir tanesinin hikayesini yazacağım...
Ebru abla, her sabah saat 5 buçuk gibi kalkar, Adana'nın bir köyüne gitmek üzere yollara düşerdi. Medeniyetten hiç bir nasibini alamamış bu yerlere binbir zorluklarla, çamurlara bata çıka ulaşırdı. Çünkü o bir öğretmendi. Sınıf öğretmeni. Üstelik mastırlı bir fizik mühendisi olmasına rağmen... Bunu neden yapıyorsun, özel bir şirkete girip çok para kazanabilirsin dediğimizde hep aynı cevabı verir; birilerinin bu zavallı çocuklara Atatürk sevgisini aşılaması gerek. Bunu yapmazsam onların masum beyinlerini başka ideolojilerle yıkayacaklar diyerek bizi sustururdu. Her seferinde.
Bu fedakarlığı kim yapar? Ben yapabilir miyim? Ebru abla hala sınıf öğretmenliği yapıyor. Kürt. Bu ülkeyi çok seviyor. Ama bu ülkede malesef kurunun yanında yaş da yanıyor. Ne yazık...

Şehit haberlerinin gelmesiyle birlikte televizyonlarda ırkçı söylemlerle dolup taşan görüntüler izledik. Bazılarımız bunları kınadı bazıları haklılar diye arkasında durdu söylenenlerin. Ne kadar çabuk heyecanlanıp kulaklarının duymadığı  sözcükler çıktı ağızlarından. Ne yazık...

13 Ekim 2011 Perşembe

Vay Anasını

Tam olarak şöyle bir şey;
Hiç bir zaman omzunda ağlayamayacağımız, ona iğrenç espiriler yapamayacağımız, çok özlemek isteyeceğimiz ama özleme ihtimalini bile bize sunmayacak olan insanlar var. Ne kadar zor, ne kadar kötü. Keşke beni üzseydi, keşke ona aşık olduğumu söyleyebilseydim, keşke beni mutsuz etseydi ya da keşke hiç merak etmediğim bir şeyle ilgili saatlerce konuşup canımı sıkabilseydi  diyeceğimiz insanlar...